29.1.19

Ahlat Ağacı'nın senaristi Akın Aksu'dan ilk roman!


Ahlat Ağacı filminin ortak senaristlerinden ve oyuncularından  Akın Aksu, ilk romanı Bir Taşra Köpeği’nde ıssız taşrayı bilinenin aksine canlı, çok sesli bir taşra tablosuna dönüştürüyor.

Bir Taşra Köpeği’nin adsız kahramanı, bir sahil kentinde hayatını sürdürebilmek için tuvalet bekçiliğinden gazete muhabirliğine çeşitli işlere girip çıkarak, her biri bir öncekine benzeyen günlerini taşralı yarı aydınların hırslarla, küçük hesaplarla, ördükleri dünyasında geçirmektedir. Bu taşra kentinde günler birbirinin aynısıdır. Bu tekdüzelik bir zaman sonra kendine has bir taşra sıkıntısı ve gülünç hayatlar ortaya çıkarır.

Okumuşuyla, okumamışıyla insanlar, hep bir adım ileriye gitme hayaliyle yaşarlarken, en ciddi konularda, hatta doğruları söylerlerken bile komik duruma düşmekten kurtulamazlar.
Komik oldukları için mi konuşmaktadırlar,  yoksa konuştukça mı komik duruma düşmektedirler; bir süre sonra bu da taşradaki her şey gibi belirsizleşir.


Ahlat Ağacı


Taşrada bir şeylere heves etmenin, en baştan yenilmek ve komik duruma düşmek ile bağıntısı nedir?
Kahraman, kentin caddelerinde kaçınılmaz ölümünü bekleyen köpek gibi taşranın yazgısını yaşamaktadır. Karakterlerinin her birinin düşlerle, sözcüklerle aşmaya çalıştığı taşra duvarı ancak ölümle aşılabilecek gibidir.

“Kapısı, yalnızlığa ve varoluşun kaçınılmaz çırpınışına açılan sıcak, uzun, sıkıcı bir yaz mevsimi. Amaçsız, istemsiz, adeta başka algı alanlarına eğilim duyan bir adam, yaz sıcağına teslim olmuş bilinciyle, Diyojen’in Feneri gibi dolaşarak, varlığımızın gezegendeki anlamını arıyor. Birbirinden pek de farkı olmaksızın sürüp giden günlerin içerisinde oradan oraya; kendisi için hiçbir anlamı olmayan sözlerin, düşüncelerin, inanışların arasında, sahipsiz bir gölge gibi dolanıp duruyor.” - Nuri Bilge Ceylan