6.11.18

Özgür Akkaya : Kapattık Kardeşim


“Annemin dantellerinin, içi demli çay dolu viski şişelerinin ve gururun en demode olduğu zamanlardı. Tüplü televizyonla ilk olarak altı yaşımda merhabalaştım. Yeni gelin gibi televizyonun alnından aldığım dantel duvağı kaldırıp açma düğmesine bastım. Ayak karıncalanması hastalığına tutulmuş gibiydi ekran. Babamın birkaç sihirli dokunuşundan sonra ekran kendine geldi.”

Özgür Akkaya’nın kaleminden içtenlikle süzülen absürt öykülerin meydana getirdiği Kapattık Kardeşim; sizi tüplü televizyonun alnına duvak gibi örtülen dantellerin devrine götürecek; ışıklı ayakkabıdan sonra teknolojiye ayak uydurmayı bırakanlar, dünyanın yuvarlak olmadığına inanlar, soygun yapmak için gözleri fazla yeşil olanlar, köpekleri de ağlarken görenler için tanıdık hikâyeler okurunu geçmişin tozlu rafları arasında gezinmeye davet ediyor!

“Babam devrimle ilgili kitapları samanlıkta saklıyordu. Karl Marx gelse ve fikirlerinin samanlıkta saklandığını bilse, utancından yerin dibine girerdi.”




Devrimle ilgili kitaplarını samanlıkta saklayanlar, bamya yemeyi bırakıp lahmacun yemeye başlayınca hayatında güzel şeyler olacağına inananlar ve daha nicesi Kapattık Kardeşim’de sizleri bekliyor.

“Sen ne zaman bamya yapsan kötü şeyler oluyor görmüyor musun? Bırak bamya yemeyelim. İnsan hayatının kopuş noktalarında bamya olur mu anne hiç? Sen bamya yaptın diye babam ölebilir mi? Sen bamya yaptın diye abimin sevdiği kadın başkasıyla evlenebilir mi? Sen bamya yaptın diye Ada siktir olup gidebilir mi? Sen bamya yaptın diye şut direkten dönebilir mi? Ama oluyor anne işte. Bırak artık bamya yapmayı. Gel gidelim, dışarıda hepinize lahmacun ısmarlayayım. Belki güzel şeyler lahmacun yememizle başlar.”

1991 Antalya doğumlu, İstanbul Üniversitesi Maden Mühendisliği ve Beykent Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı bölümlerinden mezun; Bodrum Kat, Ayı ve Aksi Dergi’nin kurucusu olan Özgür Akkaya’nın okurlarına bir de notu var: “Buraya edebiyat yapmaya gelmedim. Anlatacaklarım var.”

Kapattık Kardeşim; okurken yüzünüzde hüzünle karışık bir tebessüm uyandıracak, içinizi ısıtacak, yıldızların en büyük katili olan şehir ışıklarına öfkelenmenize neden olacak bir kitap.

“Evlerin üzerine çatılar kuruyorlar Dila Hanım. Yıldızların hiç mi zoruna gitmiyor? Sana şehir ışıkları diliyorum Dila Hanım. Nihayetinde yıldızların en büyük katili. Sana betondan evler, çiçek olmayı beceremeyen büyük insan gürültüsü diliyorum.”