“Son”dan başlayan roman, adını ise Yunanca’da “kutsalın tezahürü” anlamına gelen bir kavramdan alıyor.
İçinde “imkânsız” diye bir şeyin olmadığı Hiyerofant, çok katmanlı kurgusu ve tutarlı karakterleriyle cesur ve melez bir hikâye anlatıyor.
Geçmişin ve geleceğin iç içe geçtiği Hiyerofant, Epsilon logosuyla okurlara ulaşıyor.
İlk romanı Hiyerofant’ı Epsilon aracılığıyla okurlarla buluşturan Hasan Hayyam, hem ters kurgu hem de tarihi kurgu konusundaki başarısıyla dikkat çekiyor.
Sondan başa ilerleyen kurgusu, değindiği sofistike konular ve derinlikli karakterleriyle Hiyerofant, son yılların en başarılı ilk romanlarından biri olarak gösteriliyor.
Eğitiminin yanı sıra hem ailesinin zengin ve melez kültürel yapısından hem de seyahatlerinden beslenen bilgi birikimiyle Hasan Hayyam, zaman kavramından okültizme, yamyamlıktan Naziler’e birçok derin konuya başarılı bir kurgunun içerisinde değiniyor.
Kalıpların ötesindeki Hiyerofant’ta bildiğimiz anlamıyla zaman yok ve alışılageldiği üzere akıp gitmiyor. Çanakkale’nin kanla sulanıp çamurlaşan toprağına bastıktan hemen sonra, kallavi bir son yemeğin ardından toplu intihara hazırlanan Nazileri gözleyebilirsiniz. Çoğumuzun adını ezberden saydığı, hiddetinden sual olunmaz, unutulmuş tanrılar yok; hem mesele hiddet olunca sıra onlara gelmediğinden hem de bu âlemde rolleri dağıtan asıl varlığa yer açmak istendiğinden. Simyanın sırrını ararken ölümsüzlüğü yâr gibi özleyenler yok; ölümüne susamış ölümsüzlerin iç yakan öyküsünü de dinleyelim diye muhtemelen. Dudaklarına anne sütünden önce baba kanı değenlerin, bir vakitler İstanbul’un göbeğinden geçmiş Vikinglere tanıklık edenlerin, Aşiyan’daki hayaletlerden başka arkadaşı olmayan çocukların, yaşlı bir adamın suretine bürünüp evvel ezel var olanların, gözlerini kısarak Boğaz’a bakınca devasa bir mezarlık görenlerin yurdu burası… Kısacası, imkânsız denen bir şey yok!
Hasan Hayyam’ın ilk romanı Hiyerofant, Epsilon logosuyla raflarda ve internet satış sitelerinde!